Gündeme dair bir yazı
Haksız olanı bir çocuk bile yener, ancak haklı olanı bir dünya gelse yere vuramaz. Ne yazık ki, günümüzde haklı olanın değil, güçlü olanın ayakta kaldığı bir sistemle karşı karşıyayız. Oysaki adalet, herkes için eşit uygulanmalı ve hukuk, kimseye ayrıcalık tanımamalıdır.
Bugün, adaletin ve hukukun üstünlüğünü tartışmak zorunda kalmamız bile sistemdeki açıkları gözler önüne seriyor. Eğer kanunlar herkes için eşit ve tavizsiz uygulanmış olsaydı, bugün birçok adaletsizlikle karşılaşmazdık. Suç, kişinin konumuna, gücüne veya servetine göre şekillenmemeli; herkes için aynı yaptırımları içermelidir.
Ancak maalesef, siyasi sistemler içinde bireyler devlet malını nasıl kullanabilirim düşüncesiyle yetiştirildiği için, dokunduğunuz herkesin bir şekilde suçla ilişkili olabileceğini görmek mümkün. Bu durum, devletin istediği kişiye istediği muameleyi yapabilmesine zemin hazırlıyor. Güçlü olanın korunup, zayıf olanın ezildiği bir düzen sürdürülebilir değildir. Tarih, zulmün hiçbir zaman karşılıksız kalmadığını defalarca göstermiştir.
Devlet, zamanı geldiğinde hesap sorar, ancak ilahi adalet hiçbir şeyi unutmaz. Herkes attığı adımlara dikkat etmek zorundadır. Kanunlar günün sonunda haklı ile haksızı ortaya çıkaracak en büyük terazidir. Bizim tek temennimiz, bireylerin ve kurumların yaptıklarının yanına kar kalmaması ve herkesin er ya da geç hak ettiği sonucu almasıdır.
Burada meselemiz herhangi bir siyasi parti meselesi değildir. Mesele, mevcut siyasi sistemin ve kanunların uygulanışındaki açık kapılar ve pasifliktir. Türkiye’nin uluslararası adalet sistemine örnek olabilmesi için, güçlü bir hukuk devleti anlayışıyla hareket etmesi ve sistemin baştan aşağı revize edilmesi şarttır. Bugün en pasif görünen bir bürokrat bile sistem içinde güç kazandığında istediğini yapabiliyorsa, ortada ciddi bir yönetim sorunu vardır.
Kanunlar, gücü ve nüfuzu olana esnetildiği için bugün bu sorunları yaşıyoruz. Oysaki yıllardır vurguladığımız gibi, siyasi sistem değişmelidir. İnsanlar, aş ve iş için ya da ihale kapmak için parti kapılarında olmamalıdır. Ülkesine gerçekten hizmet etmek isteyenler, makul maaş ve yetki karşılığında bu makamlara gelmeli ve liyakat esas alınmalıdır. İşte o zaman ülkemiz istenilen huzur ve refah sistemine kavuşabilir.
Bugün diploması olmadığı iddia edilen bir kişinin, aldığı diplomanın bile şaibeli olması aslında sistemin ne kadar çürümüş olduğunun en net göstergesidir. İnsanlar, ortaya çıkmamış günahlarından ders çıkarmazlar. Ama unutulmamalıdır ki, dünya bir “etme-bulma” dünyasıdır.
Son olarak, tarihten kısa bir örnekle yazımı tamamlamak istiyorum.
Sokrates’e demişler ki:
“Bir özür dile, mahkeme seni affetsin.”
O ise şu cevabı vermiş:
“Özür dilersem alçak olurum, dilemezsem tarih beni yazar.”
Ve 2000 yıldır tarih, Sokrates’in haklılığını yazıyor.
Unutmayalım, kanunlar düzenli ve muntazam bir şekilde, zengin-fakir, güçlü-güçsüz ayrımı yapmadan herkese eşit uygulandığında, muasır medeniyetler seviyesine ulaşacağız.
Sağlık, huzur ve adalet dolu bir dünya dileğiyle…
ADIYAMAN
7 saat önceADIYAMAN
1 gün önceADIYAMAN
1 gün önceADIYAMAN
1 gün önceADIYAMAN
1 gün önceADIYAMAN
1 gün önceADIYAMAN
2 gün önce