DOLAR 34,4465 0.3%
EURO 36,3032 0.16%
ALTIN 2.836,840,10
BITCOIN 31241401,25%
Adıyaman
14°

AÇIK

06:16

İMSAK'A KALAN SÜRE

Muhammed Mustafa Dicle

Muhammed Mustafa Dicle

24 Aralık 2023 Pazar

ŞEHİTLERİMİZE…

ŞEHİTLERİMİZE…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

12 ŞEHİT , 12 KÜNYE , 12 HİKΑYE , 12 ANA , 12 BABA , 12 EV, 12 ΑCI…

Gözlerimizi yaşartan, yüreklerimizi dağlayan bir acıyla yine buradayız. Türkiye’nin dört bir yanından yükselen şehit haberleri, milletimizi derinden sarsmaya devam ediyor. Son 12 kahraman, birer birer vatanları uğruna düştüler yollara. Kimi genç yaşta, henüz hayatın baharında; kimi ailesine hasret, görevinin başında. Hepsi, aynı bayrağın gölgesinde büyüyen, aynı topraklara kök salan evlatlarımızdı.
Şehitlerimiz, sadece soğuk sayılarla anılamayacak kadar özel insanlardı. İsimleri, yaşları, rüyaları vardı. Birer birey olarak değil, aynı zamanda birer aile fertleri, birer dost ve birer komşuydular. Onlar, kahramanlık destanlarını yazarken, arkalarında bıraktıkları sevdikleriyle birlikte bir dizi hikaye de bıraktılar. Bu hikayeler, gözyaşları ve gurur dolu anılarla dolu.
Bu kahramanlar, topraklarını koruma görevini alırken, belki de son görevlerini yerine getireceklerini bilmeyerek yola çıktılar. Ancak bilmeliyiz ki onların vatan sevgisi ve cesareti, bir milletin ortak değeri haline geldi. Her bir şehidimizin ardında, yürekleri burkan bir boşluk bırakırken, aynı zamanda milletimizi bir araya getiren bir duygu oluşturuyor.
Bu acı günlerde, şehitlerimizi anmak sadece bir görev değil, aynı zamanda bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu yerine getirirken, sadece gözyaşı dökmek değil, onların bıraktığı mirası yaşatmak da önemlidir. Onların hayallerini, umutlarını, vatanlarına olan sevgilerini gelecek nesillere aktarmalıyız.
Belki de en zor olanı, bu kayıplarla başa çıkarken, birbirimize olan sevgi ve dayanışmamızı asla kaybetmemek. Şehitlerimiz, birer ışık gibi parlıyorlar gökyüzünde; bize düşen görev, bu ışığı gelecek kuşaklara kadar taşımak ve onların hatıralarını yaşatmak. Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun. Unutmayalım ki şehitlerimiz, bizlere birlik içinde dimdik ayakta durma gücü ve kararlılığı bıraktılar. Onların hatıraları, geleceğimizi aydınlatmaya devam edecek.Haftanın sözü: Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i… Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Haftanın Şiiri: Asımın Nesli/ Mehmet Akif Ersoy
Haftanın Kitabı: Uzun Çarşının Uluları/Mitat ENÇ
Muhammet Mustafa Dicle
İletişim : ig: @muhammed.dicle02 / @sahafname__
Mail: mhmddcl@gmail.com

Devamını Oku

Zamanın Dansında Kaybolmak: Anlam Arayışı ve Sürükleyici Hikayelerin Şifreli Dünyası

Zamanın Dansında Kaybolmak: Anlam Arayışı ve Sürükleyici Hikayelerin Şifreli Dünyası
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Zaman, yaşamın dokusunda bir melodi gibi ilerler; hızla, sessizce, bazen de gözden kaçarak. Günlerin ardında kaybolurken, insanlık olarak sormaktan kendimizi alamadığımız bir soru var: “Bu zaman yolculuğunda neyi kaçırıyoruz?” Belki de bu soru, kaybolan zamanın peşinden koşmanın, içsel bir anlam arayışının ve gizemli hikayelerin kapısını aralamanın başlangıcıdır.
Sürükleyici hikayeler, gri rutinle dolu günlerimizi renklendirir ve bizi bilinmeyene doğru bir keşif yolculuğuna çıkarır. Kitapların sayfalarında dolaşmak, sinemanın perdesinde büyülü bir dünyaya dalış yapmak veya müziğin ritminde kaybolmak, zamanın akışını unutturarak bizi başka boyutlara taşır. Bu hikayeler, sadece kaçış değil, aynı zamanda yaşamın karmaşık yapısını anlama çabamıza da bir çağrıdır.Ancak, anlam arayışı sadece dış dünyanın yüzeyine yapılan bir yolculuk değildir. İçsel bir keşif yolculuğu, zihinsel ve duygusal derinliklere doğru atılan bir adımdır. Meditasyonun dinginliğinde kaybolmak, yaratıcı yazının serbest akışında duyguları ifade etmek veya sanatın renkli dünyasında duygu yoğunluğunu keşfetmek, iç dünyamızı anlamlandırma sürecimize rehberlik eder. Bu içsel yolculuk, zamanın geçici doğasını kavramamıza ve yaşamın çeşitli katmanlarındaki anlamları anlamamıza yardımcı olabilir.
“Bu anın değerini nasıl artırabilirim?” sorusu, kaybolan zamanın peşinden koşarken kendimize sormamız gereken temel bir sorudur. Belki de bu soru, yaşamın anlamını derinlemesine kavramamıza, geçmişimizle yüzleşmemize ve geleceğe daha bilinçli bir şekilde ilerlememize rehberlik edebilir. Zamanın içinde kaybolmuş gibi hissetsek de, bu sorular bize her anın bir parçası olduğu muazzam bir hikayenin içinde olduğumuzu hatırlatır.
Belki de kaybolan zamanın peşinden koşarken, kendi hikayemizi yazmanın ve paylaşmanın büyülü gücünü keşfetmeliyiz. Sadece kendi hayatımızın kahramanı olabilir, aynı zamanda başkalarının hikayelerinden de ilham alabiliriz. Hayatın karmaşıklığını, birbirimizin hikayelerinden öğrenerek, anlamlandırabilir ve bu bilgelikle büyüyebiliriz.
Her an, yaşadığımız hikayenin bir parçasıdır ve bu hikaye, zamanın izlerini sürmekle değil, aynı zamanda bu izlerle dans ederek ve onları bir hikaye haline getirerek anlam bulur. İçsel keşiflerimizi paylaşmak, zamanın akışını durduramayabilir belki, ancak bu akışa anlam ve değer katabiliriz.
Kaybolan zamanın peşinden koşmak, bir anlam arayışının, içsel bir keşfin ve sürükleyici hikayelerin birleşimidir. Sürükleyici hikayeler, bu yolculukta bize rehberlik ederken, asıl büyüme, kendi hikayemizi yazma cesaretini bulmak ve bu hikayeyi paylaşmaktır. Zamanın dansında kaybolmak, sadece geçmişin izlerini takip etmek değil, aynı zamanda şu anın ve geleceğin içindeki anlamları keşfetmek demektir. Bu keşif, sadece kaybolan zamanın peşinden gitmekle değil, aynı zamanda içsel bir yolculukla, diğer insanların hikayelerinden öğrenmekle ve kendi hikayemizi yaratmakla mümkündür. Hayatın büyüsünü, zamanın akışını izleyerek değil, onunla dans ederek, anlamlandırarak ve paylaşarak keşfetmek mümkündür.

Zamanın dansında kaybolmanın, anlam arayışının ve sürükleyici hikayelerin büyülü dünyasında bir yolculuk yapmanın, her bir anın değerini kucaklamanın zamanı geldi. Unutmayalım ki, kaybolan zamanın izinden değil, içsel bir keşif ve paylaşılan hikayelerle, yaşamın anlamını daha derinden hissederek, kendi özgün dansımızı yaratarak bulabiliriz. Şimdi, bu yazının sonunda, zamanın bize sunduğu bu kıymetli anı selamlıyor ve yeni başlangıçlara doğru bir “hoşça kal” diyorum.
Saygılarımla….
Haftanın Sözü: “Gökyüzüne bakın ve bulutların arasındaki maviyi görün. Hayatta zor anlarınızda bile umudu hatırlayın; çünkü her fırtınanın ardında gökyüzü berraklaşır.”
Haftanın Kitabı:
“Yüzyıllık Yalnızlık” – Gabriel Garcia Marquez
Haftanın Şiiri:
Göğe Bakma Durağı – Turgut Uyar

Muhammet Mustafa Dicle
İletişim : ig: @muhammed.dicle02 / @sahafname__
Mail: mhmddcl@gmail.com

Devamını Oku

Sözlerin Gücü: Edebiyatın Derin Dünyasında Uzun Bir Yolculuk

Sözlerin Gücü: Edebiyatın Derin Dünyasında Uzun Bir Yolculuk
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Değerli Okurlar,

Sizleri, kelimelerin sonsuz zenginliğine, içsel bir yolculuğa çıkmaya davet etmek istiyorum. Bu yazıda, Türk ve dünya edebiyatının büyülü dünyasına bir kapı aralamaya çalışarak, farklı yazarların farklı perspektiflerini ve öğretilerini bir araya getirerek kelimelerin evrensel gücünü anlamaya ve içsel bir zenginlik kazanmaya odaklanacağım. Bu uzun yolculukta, kelimelerin derinliğine dalmak, düşüncelerin ve duyguların labirentinde kaybolmak istiyorum.

Türk edebiyatının köklü geçmişine dair düşündüğümüzde, Yahya Kemal Beyatlı’nın kelimeleriyle karşılaşıyoruz: “Ey yükselen yeni nesil! İnsanın köküne in! İnsanın bir menbaı vardır; evvela insan olmalı!” Bu çağrı, sadece bir yazarın değil, bir milletin ve insanlığın ortak bir öğüdüdür. Türk edebiyatı, insan olmanın sorumluluğunu taşıyan bir aynadır, içsel bir dönüşüme işaret eder.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Gerçek olan, güzeldir; güzel olan, gerçektir.” ifadesi, estetikle gerçeklik arasında kurulan ince dengeyi yansıtır. Tanpınar’ın eserleri, bu dengeyi bulma çabasıyla, güzellik ve gerçeklik arasında kucaklayıcı bir birliktelik kurar. Türk edebiyatının evrensel bir dil oluşturmasına önemli katkılarda bulunur.

Nazım Hikmet’in “Her şey, insan için; insan da her şey içindir.” sözü, bireyin ve toplumun birbirine olan bağlılığını vurgular. Hikmet’in eserleri, insan sevgisi ve toplumsal sorumlulukla yoğrulmuş, Türk edebiyatının evrenselleşme çabasına büyük katkı sağlamıştır. İnsanın evrensel değerlerini yücelten bir dil kullanarak, bütünlüğü işler.

Dünya edebiyatının dev ismi Fyodor Dostoyevski’nin “Gerçek bir güzellik, yalnızca yüreklerde görülür.” ifadesi, içsel bir güzelliği anlamanın ve keşfetmenin önemine vurgu yapar. Dostoyevski’nin eserleri, insanın zihinsel ve duygusal derinliklerini irdeleme çabasıyla dünya edebiyatına büyük katkılarda bulunmuştur. İçsel bir keşif yolculuğu olarak kurgulanan eserleri, insanın ruhsal zenginliğini anlamaya yönelik bir çağrıdır.

Virginia Woolf’un “Kendi kendine konuşma yeteneği, bir insanın akıl sağlığına olan bağlılığının göstergesidir.” ifadesi, modernist yaklaşımın izinde içsel dünyanın karmaşıklığını keşfetmeye çalışan bir yazarın penceresini aralar. Woolf’un eserleri, zamansal kavramlar, bellek ve bireysel kimlik üzerine düşünce denemeleriyle dünya edebiyatına derinlik katmıştır. İçsel diyalogun önemini vurgular ve insanın kendi düşünceleriyle olan ilişkisini anlama çabasını yansıtır.

Albert Camus’un sarsıcı bir şekilde dile getirdiği bir sözü’de : “Gerçek bir hayat yaşamak, birçok kez ölmekten daha zordur.” Bu söz, yaşamın içindeki zorlukları kabullenmek ve bu zorluklarla başa çıkmak için içsel bir güç gerektiğini vurgular. Hayatın zorluklarına rağmen, gerçek bir yaşam sürmek, birçok kez içsel bir ölümden geçmek demektir.

Gabriel Garcia Marquez’in büyülü dünyasından bir söz de şöyle: “Bir insan, yaşlandığında hatıralarıyla değil, umutlarıyla ölür.” Bu söz, yaşam boyu umutların ve hayallerin peşinden gitmenin, insanın hayatına anlam kattığını dile getirir. Yaşamımızı hatıralarımızla değil, umutlarımızla zenginleştirmek, içsel bir zenginlik ve anlam kazanmamıza yardımcı olabilir.

Franz Kafka, “Yolunu kaybetmiş bir insan, kendi yolunu bulur.” demiştir. Bu söz, hayatta bazen yolumuzu kaybetsek de, içsel bir yolculuk yaparak kendimize gerçek bir yönlendirme bulabileceğimizi ifade eder. Zorluklar karşısında pes etmek yerine, içsel bir arayışla kendi yolumuza yönelebilir ve bu süreçte kendimizi yeniden keşfetme fırsatı bulabiliriz.

Bu metin, bir içsel keşif ve düşünsel bir yolculuğa davetiyedir. Türk ve dünya yazarlarının izinden giderek, kelimelerin büyüsüne kapılıp, kendi iç dünyamızın derinliklerine inmeyi, anlamayı ve paylaşmayı amaçlamaktadır. Her bir kelimenin, bir kültürün, bir toplumun ve bir insanın eşsiz hikayesini anlattığını düşündüğümüzde, bu hikayeleri keşfetmek, hem kendimize hem de başkalarına daha yakınlaşmak adına bir fırsattır.

Bu yazıda, kelimelerin büyülü dünyasında bir yolculuk yaparak, insanlık hikayesini derinlemesine anlamak amacıyla Türk ve dünya edebiyatının birbirinden değerli eserlerine odaklandık. Her iki edebiyat geleneği de kendi benzersiz perspektifleriyle, insanlığın ortak hikayesine katkıda bulunmuş, insanı anlama ve anlatma çabasını yansıtmıştır. Bu büyük mirası keşfetmek, hem kendi kültürümüzü anlamak hem de farklı kültürlerle daha derin bir etkileşim kurmak için bir fırsattır.

Umarım bu satırlar, sizleri kelimelerin büyülü dünyasında bir yolculuğa çıkarmış ve farklı düşünsel ufuklar keşfetmenize katkı sağlamıştır. Sözlerle dolu bu uzun keşif yolculuğunda, kelimelerin büyüsüne kapılıp, dünya edebiyatının zenginliklerini keşfetmek dileğiyle…
Saygılarımla…
Haftanın Kitabı: Yaşamak/ Yu Hua
Haftanın Sözü:”Her bildiğini söyleme, her söylediğini bil.” / Clavdius
Haftanın şiiri: Gizli Kalsın/Aşık Sıtkı Eminoğlu
Muhammed Mustafa DİCLE

Devamını Oku

Öğretmenler: Yol Gösteren Işıklarımız ve Kalp Bahçelerimiz

Öğretmenler: Yol Gösteren Işıklarımız ve Kalp Bahçelerimiz
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bu satırları yazarken, içimdeki duyguları anlatmak adına kelimeler yetmiyor. Her birimizin hayatında bir iz bırakan, umut tohumları eken öğretmenlerimizin ne kadar değerli olduğunu düşündükçe, kalbim coşkuyla dolup taşıyor. Bu yazıda, onların hayatımıza kattığı derin anlamlara odaklanarak, öğretmenlerimizin duygu dolu dünyasına bir pencere açmak istiyorum.

Öğretmenler, sadece derslerde aktardıkları bilgilerle değil, aynı zamanda öğrencilerin hayatlarına dokunan sevgi dolu yaklaşımlarıyla da büyük bir etki bırakırlar. Onlar, adeta yolumuzu aydınlatan ışıklar gibidir. Karanlık günlerimizde, öğrencilerin içindeki potansiyeli görerek, umutla dolu yarınlarımıza rehberlik ederler. Her bir öğrenci, bir öğretmenin şefkat dolu bakışları altında kendi değerini bulur.

Sınıf, öğrencilerin bilgiye açılan kapılarını keşfettikleri, düş hayallerine yelken açtıkları bir mekan olmanın ötesindedir. Öğrenciler, öğretmenlerinin rehberliğinde sadece kitaplardan öğrendikleri bilgileri değil, aynı zamanda yaşamın karmaşıklığını çözme becerisi kazanırlar. Bu, öğrencilerin hayatları boyunca taşıyacakları en değerli miraslardan biridir.

Öğretmenlerimiz, birer kalp bahçesi gibidir. Onların sevgi dolu kollarında yetişen öğrenciler, sadece akademik başarılar elde etmekle kalmaz, aynı zamanda empati, saygı, sorumluluk gibi yaşam becerilerini de içselleştirirler. Bu değerler, öğrencilerin karakterlerini şekillendirir ve topluma faydalı bireyler olmalarını sağlar.

Her bir öğretmen sözü, sadece bir ders anlatma pratiği değil, aynı zamanda bir yaşam rehberliğidir. “Bir kitap okuyan bir insan, bir okulu ziyaret etmiş gibidir” dediklerinde, öğrencilere sadece bilgi değil, aynı zamanda hayatın derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkma cesareti aşılarlar. Sözleri, öğrencilerin hayatlarına anlam katan, iz bırakan birer armağandır.

Bu Öğretmenler Günü’nde, sınıflarında öğrencilere ışık saçan, kalplerinde umut tohumları eken bu değerli insanlara içten bir teşekkür etmek istiyorum. Onlar, yolumuzdaki rehberler, yaşamın içindeki kılavuzlarımızdır. Sevgi ve saygıyla dolu bir kalp bahçesine sahip olan öğretmenlerimize minnettarlığımızı sunuyor, onların varlığıyla daha aydınlık yarınlara doğru bir adım atmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Yazımızın sonuna doğru gelirken ;
Terör saldırında şehit olan öğretmenlerimizin, 6 Şubat depreminde kaybettiğimiz öğretmenlerimizin, şuan görevine devam eden ve benim eğitimime katkı sağlamış tüm öğretmenlerimizin ;
Öğretmenler gününü kutluyorum.
Sağlıkla, sevgiyle kalın…

Haftanın sözü: Bana Bir Harf öğretenin, 40 Yıl Kölesi Olurum/ Hz.Ali (a.s)
Haftanın kitabı: Benim Adım Öğretmen/ Nurten Akkuş
Haftanın şiiri: Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek / Adnan Yücel

Muhammet Mustafa DİCLE

Devamını Oku

*Anıların Gözyaşları: Yaşamın Hüzünlü Tebessümleri”*

*Anıların Gözyaşları: Yaşamın Hüzünlü Tebessümleri”*
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Güneş, ufukta sakin bir veda ile gökyüzüne çekildiğinde, yaşamın içindeki hüzünlü anıların melankolik dansını düşündüm. Her bir gün, zamanın hızlı akışında kaybolan hatıraları, içsel bir melankoliyle anlamlandırmak adına durmaya, düşünmeye çağırıyor. Bu hüzünlü dans, yaşamın renkli paletindeki tebessümlerin ardında gizlenen gözyaşlarını açığa çıkarıyor.

Bir insanın yüzündeki tebessüm, bir ömür boyu biriktirilmiş hikayelerin eseridir. Yüz hatları, geçmişin yüklediği sevinçlerin ve hüzünlerin izlerini taşır. Gözler, bir zamanlar yaşanmış olan masum sevinçleri ve derin acıları yankılar. Belki de her bir çizgi, bir öykünün başlangıcını ve bitişini içinde barındırır.

Yağmurlu bir günün gri dokunuşunda, damlaların pencere camlarına düşüşü, yaşamın melankolik melodisinin ilk notalarını çalar gibi. Yağmur, gökyüzünün içsel hüznünü yansıtan, toprakla buluştuğunda ise yaşanmış anıları canlandıran bir ritüeldir. Her damla, içinde bir hüzün taşıyarak düşer, toprağa düşerken sevinçleri ve hüzünleri beraberinde getirir.

Gecenin karanlık örtüsüne bürünen gökyüzü, yıldızların ışıltısıyla dolup taşarken, her bir yıldızın birer öykü anlattığını düşündüm. Uzaklarda kaybolan yıldızlar, belki de unutulmuş anıları temsil eder; parlayanlar ise hatırlanmaya değer anıların ışıltısıdır. Gökyüzündeki her bir ışık noktası, geçmişte yaşanmış bir hikayeyi anlatır gibidir.

Ve bazen, sessiz bir gecenin ortasında yürürken, ayın aydınlattığı lambaların altında, geçmişin hüzünlü ağıtlarını düşündüm. Lambalar, eski anıların gölgesini aydınlatan birer rehber gibidir. Sokaklarda yürümek, adeta geçmişin sessiz çığlıklarına kulak vermek ve içsel bir yolculuğa çıkmak gibidir.

Duygularımız, yaşadığımız anların en derin köşelerine dokunan bir öyküdür belki de. Sevgi, umut, acı ve özlem; hepsi yaşamın renkli paletinde farklı tonlarda parlar. Anılarımız, yaşamın tuvalinde resmedilen her bir detaydır ve duygular, bu resimdeki her fırça darbesidir. Yaşamın içindeki bu duygusal palet, anıların melodiye dönüştüğü bu uzun yolculukta, her bir kelimenin bir ağıt notası olduğu bir senfoni çalıyor.

Bütün bu düşünceler içinde, yaşamın hüzünlü tebessümlerini içeren bu duygusal melodi, okuyanların kalbinde derin izler bırakmalıdır. Her kelimenin, yaşamın karmaşık dokusundaki bir hikayeyi temsil ettiği bu uzun yolculuk, gözyaşlarının izinde anlam arayışıdır. Büyük yazar Victor Hugo’nun şu sözü ile devam edelim; “Gözyaşları, ruhun yağmuru gibidir; insan, onlarla temizlenir, güzelleşir ve büyür.” Bu melodi, yaşamın yağmurlarını hissetmek, temizlenmek ve içsel bir büyüme deneyimlemek adına bir çağrıdır.

Ve unutmayalım ki, her hüzünlü tebessümün ardında bir öykü yatar. Yaşamın en derin acıları, aynı zamanda içsel zenginliğimizin kaynağıdır. Gözyaşları, bu öykülerin damla damla yazıldığı sayfaların mürekkebidir. Belki de bu hüzünlü melodi, içsel bir yolculuğun başlangıcıdır. Tıpkı bir şairin kaleminden çıkan bir dizeler gibi, yaşamın her bir anı, bu büyülü melodiye bir nota ekler.

Öyleyse, yaşamın bu duygusal senfonisini dinlerken, her bir notanın kendi öyküsünü anlattığını ve hüzünlerin, sevinçlerin, aşkların ve kayıpların bir arada dans ettiği bu müziğin, kalplerimizi derinden etkilediğini hatırlayalım. Belki de en güzel hikayeler, yaşamın dokusunda gizlidir ve bu hüzünlü melodi, her birimizin kendi öyküsünü yazdığı bir destanın sadece bir parçasıdır.

Yazımızı şu güzel söz ile noktalayalım;

“Ömrümüz şu bir gün ömrümüz, sevinçle geldik,
hüzünle gidiyoruz.”….

Haftanın kitabı : Cuma Mektupları – İsmet Özel

Haftanın şiiri : Nurullah Genç – Gülümse

Devamını Oku